#BizMINIyiz   | MINI Türkiye

#BİZMINIYİZ

BİR HAYAT TARZI OLARAK MINI.

“Ne renk olursa olsun, hangi modeli kullanırsanız kullanın, yüz araçlık bir otoparkın içine MINI’yi koyduğunuzda farkı ortaya çıkacaktır.”
Erdi Garip ile MINI arasındaki bir aşk hikâyesi. Her boş vakit bulduğunda kendini yollara atıyor ve özellikle virajlı yollarda MINI sürmenin keyfini çıkarıyor. Yarışçı olduğu için John Cooper Works kullanıyor ve otomobilinden bahsederken gözleri parlıyor.

Bize biraz kendinden bahseder misin?

Ben Erdi Garip. 30 yaşındayım. Aslen Giresunluyum ama İstanbul’da okudum ve büyüdüm. İstanbul’da yaşıyorum ve tüm hayatım burada kurulu. Bahçeşehir’de oturuyorum.
BİR HAYAT TARZI OLARAK MINI.
BİR HAYAT TARZI OLARAK MINI.

Hangi işle uğraşıyorsun?

Otomotiv sektöründe çalışıyorum. Yaklaşık yedi yıldır bu sektördeyim. İşimle tanışmam motor tutkum sayesinde oldu. Asıl mesleğim elektronik mühendisliği olduğu halde otomotiv sektörüne kaydım ve hala severek çalışmaya devam ediyorum.

Hayatta tutkuyla yapmayı sevdiğin şey nedir?

Motor sporları ve boks çocukluğumdan beri süren tutkularım. Geçmişte yarı profesyonel olarak boks yaptım. Motor yarışlarına da yarı profesyonel olarak katılıyorum. Kendime zaman ayırdığımda beni en çok mutlu eden şeyler bunlar. Yeni rotalar çizip, yeni pistleri denemeye çalışıyorum. Türkiye bir yarışçı için iyi koşullar sunabilen bir ülke. İstanbul Park çok güzel bir pist. Eskiden Kurtköy’de gittiğim bir pist vardı. Amatör yarışçılıkta sadece otomobil kullanarak yarışmıyorsunuz aslında. Karting ve go-kart ile başlıyor her şey ve bunu yapabildiğiniz birçok amatör pist var. İstanbul’daki bütün go-kart pistlerinde yarışmışımdır.
Çalıştığım sektör motor sporlarına olan tutkumu hem amatör hem de profesyonel açıdan besliyor. İyi eğitmenlerden eğitim almamız, doğru bildiğimiz tüm yanlışları değiştirmemizi sağlıyor. Hem Türkiye’de hem de farklı ülkelerden eğitmenlerle çalışıyoruz. Bu sayede farklı sürüş tekniklerini de öğrenmiş oluyoruz. Ülkelerin sürüş kültürleri de birbirinden farklıdır. Çok agresif bir İtalyan sürücü ile de karşılaşabilirsiniz, hiç bir zaman yol çizgisinden ayrılmayan bir Alman pilotla da. Bu farklılıkları görmek de işin tadı, tuzu, biberi… Zaten dünya çapındaki pilotlar da milletlerinin sürüş özellikleriyle anılır. Schumacher disiplini ve çizgisinden çıkmayan sürüşüyle bilinir mesela. Eskiye döndüğünüzde Brezilyalı efsanevi pilot Ayrton Senna’nın performansı çok heyecan vericidir. Brezilya yağışlarıyla ünlü bir ülke. Senna bir yarışta yağmur yağmaya başladığında, sonuncuyken birinci olabilen bir sürücü. Formula 1’de bir otomobili geçmek 3-4 tur sürer genelde. Senna bir turda 7 otomobil birden geçebiliyor.
BİR HAYAT TARZI OLARAK MINI.

MINI ile ilk ne zaman ve nasıl tanıştın? Bize biraz MINI ile tanışma hikayeni anlatır mısın?

Bir gün, bir lisedeydim. Bir çocuk okulun önüne MINI’siyle geldi ve kız arkadaşını aldı. İlk öyle gördüm MINI’yi. İlk görüşte aşk aslında. MINI ile tanışana kadar otomobil tutkum yoktu. O bahsettiğim gün gördüğüm çocuk ve kızı hatırlamıyorum bile. Kızın güzel olduğunu hatırlıyorum ama ben arabaya odaklanmıştım. Gri bir MINI’ydi. 2006 model Cooper S olduğunu öğrenmiştim. O otomobili görünce başladı merakım. O gün eve döndüm ve o günden itibaren her gün; MINI nedir, tarihi nedir, kim bulmuştur diye merak edip araştırmaya başladım. Tarihinde Alec Issigonis diye bir otomobil tasarımcısı vardı. Hatta İzmir’de doğmuş kendisi. Bir peçetenin üzerine çizmiş ilk modeli. Tutkum işte o gün oluştu. Hem küçük, hem de spor bir araba. O zaman da modaydı, şu an da moda. Beni çeken MINI’nın kendine has karakteri oldu. Hiç eskimeyen bir çizgisinin olması, onu daha çok sahiplenmeme sebep oldu. O gördüğüm manzara çok şeyi etkiledi. Mesleğimi bile değiştirdim.
BİR HAYAT TARZI OLARAK MINI.
BİR HAYAT TARZI OLARAK MINI.

Ne kadar süredir MINI kullanıyorsun ?

2011 yılının sekizinci ayında aldım MINI’mi. İlk otomobilimdi.

MINI John Cooper Works kullanıyorsun, bu MINI’yi neden seçtin?

John Cooper Works kullanıyorum. MINI’nin tarihini araştırmaya başladığınızda, John Cooper’ın aslında bir motor tasarımcısının ismi olduğunu öğreniyorsunuz. Her zaman bir MINI çıkıyor ve en hızlısının ismi John Cooper oluyor. Yarış motorlarının MINI pazarına John Cooper modifikasyonlarıyla birleşip katılmasıyla ortaya çıkmış bu model. Zamanla tasarım arabası olmaktan çıkıp aerodinamik özellikler kazanmış bu model otomobiller. Sürüşü karting hissi veriyor. Tasarımında dört tekerleğin tam köşelerde olması sayesinde bir çok yarış kazanıyor. Yol tutuş kaybı minimuma indirilmiş. John Cooper Works ve Cooper S modelleri ilk üretildiği dönemde piste de yola da aynı arabayla çıkılıyor. Yani yarış arabaları müşteriye satılmaya başlanıyor. Otomotiv sektöründe yarış arabaları için çok büyük maliyetler söz konusu. Bu yüzden satılması zor oluyor . Rekabet olduğu için uygun fiyatla satmak gerekiyor. Kar odaklı olmayan bir marka olarak başlıyor o yüzden. John Cooper Works seçmemin sebebi de bu. MINI ve John Cooper Works aynı fabrikada üretilmiyor. Altyapıları tamamen farklı. Dış tasarımı çok benzer olsa da iç yapısı farklı. Yarış tutkum da olduğu için John Cooper Works kullanmayı seçtim. Motoru ve frenleri çok daha güçlü. Egzoz manifoldu farklı. Yarış tutkusu olan birine daha çok hitap ediyor.

Günlük sürüş deneyimin nasıl?

Ev ve işyerim arası uzak, Bahçeşehir ve İstinye arası gidip geliyorum. Gidiş dönüş ortalama 80 km yol yapıyorum. MINI şehir içinde kullanıldığında çok keyifli bir otomobil. İstanbul’da otomobil kullanmak her zaman bir derttir. Ama aracın içinde oturanlar da sürücü de eğlenebiliyor MINI içindeyken. Parçaların konumlandığı noktalar bile devamlı soru sormaya itiyor: Bu ne işe yarıyor? Bu niye burada? İçindeki renklendirmeler çok eğlenceli. Alışılagelmişin dışında bir iç tasarımı var. Yol boyunca size vakit geçirebileceğiniz detaylar sunuyor. Ayrıca otomobili sipariş ederken kişiselleştirebiliyorsunuz. İçindeki kaplamaların renklerini, koltukların desenlerini seçebiliyorsunuz. Alınan hiçbir MINI birbiriyle aynı kalmıyor. Üzerindeki şeritleri değiştirebiliyorsunuz, dama yapıştırabiliyorsunuz, kapakların renklerini değiştirebiliyorsunuz. Her MINI birbirinden farklı olduğu için, trafikte yan yana geldiğinizde de merakınız uyanıyor. Diğer sürücünün arabasını nasıl kişiselleştirdiğinigörmek istiyorsunuz. Bu durum bulunduğunuz bölgede tanımadığınız yüzlerce arkadaşınız olduğunu hissettiriyor. Yoldayken kamyonların birbiriyle karşılaştıklarında korna çalması gibi bir yakınlık sağlıyor başka bir MINI ile karşılaşmak. Bir yere park ettiğinizde mesela, döndüğünüzde sizinkinin yanında başka bir MINI bulursunuz. Gemi seyahatlerinde de öyle. MINI sahipleri birbirlerini tanımasalar bile arabalarını yan yana koyar mesela. Birisi MINI’yi seçiyorsa, fark yaratıyordur. MINI sıradanlığın dışında bir marka. Aslında diğer MINI kullanıcıları ile ortak noktanız da bu. Birbirinizle konuşmaya başladığınızda bunu hemen fark ediyorsunuz.
BİR HAYAT TARZI OLARAK MINI.

Şu ana kadar MINI ile çıktığın en keyifli yolculuğu anlatır mısın?/ Bize MINI ile çıkmak için önereceğin rota neresi olurdu?

Ağva-Şile yolunu çok seviyorum çünkü ormanlık bir alanın ortasından geçiyor. Daracık bir yol. Aslında iki şerit ama bir buçuk şerit sayılır. İki araba yan yana geldiğinde birinin durması gerekiyor. Dümdüz ve çok temiz bir asfaltı var. Tamamen virajlarla dolu. MINI de karting hissi veren bir otomobil. O virajlı yola girdiğim zaman kendimi tam bir MINI kullanıcısı gibi hissediyorum. Yemyeşil bir manzara, temiz hava… Doğanın içinde kırmızı MINI’mle gezmek hoşuma gidiyor. Cunda’nın kendi iç yolu da çok güzel. O da virajlı bir yol. Genel olarak virajlı yolları tercih ediyorum ve piste çıkma sebebim de bu. Düz bir yola çıkıp 210 beygirlik bir otomobili maksimum hızla kullanmak değil amacım. Amacım virajlı bir yol bulup, o viraj boyunca keyif almak. Bu sayede MINI’nin diğer otomobillerden farklı olan yol tutuşunu hissetmek mümkün oluyor. Yunanistan yolu da çok eğlenceli mesela…. Deniz kıyısı boyunca devamlı viraj aldığınız bir yol.

MINI sahibi olmanın sence en güzel yanı nedir?

MINI kullanmanın en güzel tarafı fark yaratabilmek ve sıradan olmamak. Ne renk olursa olsun, hangi modeli kullanırsanız kullanın, yüz araçlık bir otoparkın içine MINI’yi koyduğunuzda farkı ortaya çıkacaktır. MINI diğer otomobillerin hepsinden farklı, ön yargılarınızın olmadığını gösteren bir otomobil. Mesela geleneksel bir Türk erkeği kırmızı otomobil kullanmak istemeyebilir. Ama kırmızı renkli John Cooper Works’e bir bakın. Herkes kırmızı bir arabayı bir bayan arabası olarak görebilirdi ama John Cooper Works çıktıktan sonra işin rengi tamamen değişti. Çünkü performans erkeklerin baskın tarafını ortaya çıkarıyor. Aslında eşine hediye olarak John Cooper Works alan erkekler bile arabanın sürüş performansı için alıyorlar. Hatta gittikleri yerlerde manzara yerine arabayı izlediklerini bile söyleyebilirim.
BİR HAYAT TARZI OLARAK MINI.

Yarışçı olman John Cooper Works modelini seçmende etkili oldu mu? Şimdiye kadar hangi pistlerde yarıştın?

John Cooper Works benim gibi yarış tutkunları için üretilmiş bir otomobil. Sadece bir yazılım kullanılarak ve daha önceki modele beygir kazandırarak üretilen bir otomobil değil. İçinde kullanılan motor koduna kadar her şeyi farklı. Subapları, egzoz manifoldu ve ezgoz ucu farklı. Araç bir bütün. Otomobili kullanırken bana verdiği his farklı. Gaza bastığınızda duyduğunuz ses size Formula 1’de hissettiriyor. Ağırlık dengesi çok keyiflidir. Bu kadar hızlı olmasının sebeplerinden biri ağırlığının düşük olması. Yüksek beygir, düşük kilo bir otomobil. Yarış otomobili tasarlanırken bunların hepsi düşünülerek tasarlanıyor. Ben de o yüzden tercih ettim ve kullanmaya hâlâ keyifle devam ediyorum.
İtalya’da Mugellopistinde yarıştım. Büyük pist olarak orayı örnek verebilirim. Eğitim aldığım pistlerden biriydi, orada yarışa da çıktım. İstanbul Park’ta yarıştım. Diğerleri daha çok go-kart ve karting pistleriydi. İstanbul’un birçok bölgesinde yarıştım. Küçük bir ekibimiz var MINI tutkunları olarak. Genelde kendi aramızda buluşuyoruz ve aramızda tatlı bir rekabet oluyor. Amaç birinci olmaktan çok, bir sonraki yarışa kadar beraber eğlenmek. Yarış anında yaşadıklarımızı birbirimize anlatarak vakit geçiriyoruz aslında. Bizim için halı saha maçı yapmak gibi bir sosyalleşme aracı.
BİR HAYAT TARZI OLARAK MINI.

Araç içinde geçirdiğin vakit senin için değerli mi?

Evet. Özellikle yolların boş olduğu pazar günlerini değerlendirmeyi seviyorum. Eşim ailesini görmeye ya da yakın bir yere kahvaltıya gitmek isteyebilir mesela. Ama biz MINI tutkunları olarak hep kendimizi uzağa atacak bir sebep buluyoruz. Ağva’ya, Cunda’ya, Yunanistan’a gitmek için bahane kolluyorum. Ertesi gün dönecek bile olsam o yolu gitmek istiyorum. Varmaktan ziyade yolculuğun kendisi önemli. İskender yemeye Bursa’ya gidiyoruz mesela. Maksat yol olsun.

Boksör arkadaşlarınız arabanız hakkında ne düşünüyor?

Maskülen erkekler için kırmızı araba kullanmak başta uçuk gözükebilir. Ama içinde yolculuk etmek o kadar keyifli ki, hepsi bayılıyor. Boksörler de heyecan arayan insanlar oldukları için MINI’nin onlara hitap ettiğini görüyorlar.
BİR HAYAT TARZI OLARAK MINI.

MINI size araştırma tutkusu kazandırdı mı?

MINI hakkında araştırma yapmak kitap okumak gibi. Bir yerinden başladıkça devamını merak ediyorsunuz. Hiç bitmesin istiyorsunuz. MINI’nin bugün çıkardığı tasarımlar geçmişe dönük izler taşıyor. MINI’nin tarihini bilenler, yeni çıkan modellerde eski modellere yapılan referansları tanır. Marka da modellerini tarihinden ayırmadan güncelliyor. Geçmişine bağlı. 2000 yılından bu yana birçok müzik tarzı değişti, kadın ve erkeklerin saç stilleri değişti, kısaca hayat değişti. Ama o yıllardaki bir MINI ile güncel bir MINI’yi yan yana koyun. Arabanın aynı olduğunu görürsünüz. Aradan geçen 19 yılda, aynı otomobilin güncellendiğini görüyorsunuz. Üstelik o gün de modaydı, bugün de moda. O gün de sıradışıydı, bugün de öyle. Bizi ona bağlayan da böyle bir kültür oluşturması. Otomobilinizin eskimemesi de çok ilginç. Bilgisayar ve cep telefonları gibi birçok ürünün belli bir ömrü var. Birçok otomobil için de bu durum geçerli. Ama MINI’de durum öyle değil. Eskiden aldığınız bir MINI’yi değiştirmeniz de çok zor. Çünkü bütün anılarınıza dahil oluyor. O yüzden bir duygusallık geliyor. Eski arabanızdan kopmanın üzüntüsünü yaşıyorsunuz. Yeni sahibinin de duyarlı biri olmasını umuyorsunuz.

MINI kullanan diğer arkadaşlarınla nasıl bir araya geldiniz?

İki arkadaşın kurduğu bir internet portalı vardı. Bir MINI’ci sizin ön camınıza bir kağıt bırakıyor ve üstünde bu internet portalının ismi yazıyor. O siteye girip kendinizi tanıtıyorsunuz ve gruba üye oluyorsunuz. Önce kendi aramızda parça ve aksesuar bilgisi paylaşımı ve alışverişi yapıyorduk. Zamanla beraber bir yerlere gitmeye ve beraber vakit geçirmeye başladık. Abant’a, Şile’ye, Ağva’ya… O zamanlar genç bir topluluktuk. Küçük bir MINI ailesiydik. Şimdi her birimizin kendi aileleri oldu. Hem tutkumuzdan sıyrılmak istemiyoruz, hem de ailelerimizle beraber olmamız gerekiyor. O yüzden sürekli toplu organizasyonlar yapıyoruz. Aileler birbiriyle tanışıyor ve kaynaşıyor. Mesela beraber kahvaltıya ya da yemeğe gidiyoruz. Sonra ailelerimizi bırakıp beraber piste geçiyoruz. Şu anda bir buluşmamıza ortalama seksen otomobil geliyor. Neredeyse her otomobilden bir aile indiğini düşünürseniz, topluluğumuz şu an oldukça büyük.