#BizMINIyiz   | MINI Türkiye

#BİZMINIYİZ

BUNLAR BİZİM HİKAYELERİMİZ.

MINI olarak, hikayelerin kim olduğumuzu şekillendirdiğine inanıyoruz. Onlar, bizi biz yapan yapıtaşlarıdır. Bu yüzden, ülkenin dört bir yanındaki MINI sahiplerinin en sevdikleri MINI hikayelerini bir araya getiriyoruz.

Başkalarının hikayelerini keşfet: MINI sahiplerinin yolculuklarını, deneyimlerini ve kendilerine has tarzlarını incele. Her biri farklı yolları, farklı anılarıyla dikkat çekiyor; ama hepsinde ortak bir şey var, MINI’ye olan sevgileri ve özgünlükleri. Her hikaye MINI ruhunu ve onların dünyasını gözler önüne seriyor. Bize katıl ve #BizMINIyiz derken neyden bahsettiğimizi keşfet.

SENİN HİKAYEN NE? BİZİMLE PAYLAŞ.

Bu hikayenin bir parçası ol. İster unutulmaz bir yolculuk, ister MINI’ne olan benzersiz bir tutku… Hikayeni duymak istiyoruz. Hikayenin burada yayınlanmasını istiyorsan, bizimle paylaş!
MİRASIMIZ

1959'DAN BERİ TUTKU DOLU BİR YOLCULUK.

Mirasımız
BİR İKON DOĞDU.

BİR İKON DOĞDU.

1959'da savaş sonrası kemer sıkma dönemi ve yakıt sıkıntısının ortasında, Sir Alec Issigonis krizi ustalıkla fırsata çevirmeyi başardı. Yakıt tasarrufunu mühendislik ve tasarım açısından ele alarak daha sonra Mini'nin temel bir ilkesi haline gelen yaratıcı alan kullanımıyla çözdü.
CÜRETKAR BİÇİMDE FARKLI.

CÜRETKAR BİÇİMDE FARKLI.

Orijinal Mini'nin enine motoru bildiğimiz gibi otomobil mühendisliğinin kurallarını alt üst etti. Issigonis'in radikal tasarımı gereksiz olan her şeyi ortadan kaldırdı. Bu şekliyle, tekerleği yeniden icat etmese de, bir otomobilin nasıl olabileceği fikrinde devrim yarattı.
KÜLTÜREL BİR FENOMEN.

KÜLTÜREL BİR FENOMEN.

İnsanların cüretkar biçimde farklı Mini'yi fark etmeye başlaması çok uzun sürmedi. Rock yıldızlarından kraliyet ailesine kadar herkes, Mini’nin özgün İngiliz cazibesi ve sürüş keyfi kombinasyonunu çok sevdi. Gençler, Mini’nin geleneklere aykırı estetiğini memnuniyetle karşıladı. Mini'nin sunduğu günlük kullanışlılık ve verimlilik aileler için değerliydi. Mini zamanının ilerisindeydi ve bunun sonucunda döneminin bir simgesi haline geldi.
YARIŞ EFSANESİ.

YARIŞ EFSANESİ.

1961 yılında John Cooper, klasik Mini ile bir gezintiye çıktı ve yakıt tasarrufu sağlayan bu otomobilin viraj dönme becerisinin benzersiz olduğunu fark etti. Bunun üzerine Alec Issigonis’i ikna ederek Mini’yi Monte Carlo Rallisi’ne hazırlamaya başladı. İki yaratıcı dehanın güçlerini birleştirmesiyle doğan Mini, kısa sürede ralli pistlerinin yıldızına dönüştü. 1964’te Paddy Hopkirk’in Monte Carlo zaferiyle başlayan başarı serisi, 1965 ve 1967’de gelen yeni galibiyetlerle Mini’yi sıradan bir otomobil markasından çıkarıp yarış dünyasının efsaneleri arasına taşıdı. 

İKON OLMAYA DEVAM EDİYOR.

İKON OLMAYA DEVAM EDİYOR.

MINI, performansla karakterin kesiştiği bir dönemin simgesi olarak yerini aldı. 2001 yılında ise BMW Grubu markayı bünyesine kattı ve premium bir marka olarak piyasaya sundu. Yeniden tasarlanan ve adı artık büyük harflerle yazılmaya başlanan MINI, klasik tasarımını modern teknolojiyle buluşturdu ve büyük bir etki yarattı. Yaklaşık altmış altı sonra, Orijinal Mini'nin kalbi ve ruhu yeni MINI modellerinde yaşamaya devam ediyor.

EFSANENİN BUGÜNÜ VE GELECEĞİ.

EFSANENİN BUGÜNÜ VE GELECEĞİ.

Bugün MINI, bir otomobilden çok daha fazlasını temsil ediyor: Tasarım, karakter ve sürüş keyfini bir araya getiren özgün bir yaşam tarzını. Geçmişinden aldığı ilhamla yenilikçi bir geleceğe yönelen marka, go-kart hissiyatını koruyarak bu benzersiz deneyimi elektrikli modellerinde de yaşatıyor. Geçmişiyle gurur duyarken, geleceğe de umutla bakan bir marka olarak, otomotiv dünyasındaki yerini sağlamlaştırmaya devam ediyor.