FESTİVAL ZAMANI: EYLÜL, ŞEHİR VE MINI.

Eylül sabahlarının serinliğinde kahve kokusu daha da belirginleşiyor. İstanbul Coffee Festival, 11–14 Eylül’de Kadıköy Tepe Nautilus açık alanında kahvenin tüm evrenini şehre taşıyor. Yüzlerce kahve çeşidi, lokal kavurmahaneler, yeni nesil ekipmanlar ve sahne performanslarıyla festival, şehri adeta “buram buram kahve” kokan bir atmosfere dönüştürüyor.

13–14 Eylül’de Galataport Saat Kulesi Meydanı’nda gerçekleşen Tea Fest, çayın ritmini şehrin ritmine ekliyor. Türk ve dünya çaylarının eşlik ettiği festivalde aperitif lezzetler, atölyeler, sahne gösterileri ve konserler yer alıyor. Çay burada yalnızca bir içecek değil; sohbetin, ritüelin ve kültürel paylaşımın etrafında şekillenen bir deneyim haline geliyor.

Swissotel The Bosphorus Chalet Garden, iki günlüğüne bir bağ bozumu atmosferine ev sahipliği yapıyor. Festibağ, Türkiye’nin ve dünyanın önde gelen bağlarından şarapları bir araya getiriyor. Tadımlardan üretici hikâyelerine, gastronomi eşleşmelerinden atölyelere kadar dolu bir programın içinde Yaşar, Sena Şener ve Adamlar’ın performansları da yer alıyor. Şehrin merkezinde doğa ile ritmi buluşturan festival, şarap severler için sofistike bir kaçış yaratıyor.

Çağdaş dans, tiyatro, performans ve müziği bir araya getiren Istanbul Fringe Festival, dokuz gün boyunca şehrin kültür takvimine farklı bir soluk katıyor. 1940’ların Edinburgh’unda doğan protest ruhu hâlâ canlı tutan festival, bu yıl İstanbul’un tarihi yapılarında, alternatif sahnelerinde ve bağımsız performans alanlarında uluslararası ve yerel sanatçıları buluşturuyor. İzleyiciler içinse deneysel ve alışılmışın dışında anlatım biçimlerini keşfetme fırsatı sunuyor.

Sonbahar ekinoksunda Büyükada’nın büyülü atmosferinde gerçekleşen Nova Spirit Fest, beden, zihin ve ruhu bir araya getiren iki günlük bir yolculuk sunuyor. Toprak, Ateş, Su ve Hava sahneleri etrafında şekillenen festivalde sabah yoga ve meditasyon seansları, gün boyu süren atölyeler ve sağlıklı gastronomi deneyimleri bulunuyor. Ada atmosferi, katılımcılara İstanbul’un kalabalığından kısa bir kaçış ve bambaşka bir ritim armağan ediyor.

27 Eylül – 12 Ekim tarihleri arasında sekizinci kez gerçekleşecek 212 Photography Istanbul, kenti fotoğrafın en önemli isimleriyle buluşturuyor. Tarihi mekânlardan çağdaş sanat alanlarına uzanan otuzdan fazla noktada kurulan sergiler yalnızca görsel bir şölen değil, aynı zamanda İstanbul’un dokusu içinde bir keşif rotası sunuyor. Belgesel fotoğrafın efsane ismi Steve McCurry’nin dünya prömiyerini gerçekleştireceği “The Haunted Eye” sergisi, festivalin en iddialı anları arasında. Magnum Photos’un ustalarından Harry Gruyaert, Frank Ockenfels, Christopher Herwig ve Cooper & Gorfer gibi isimler de programda yer alıyor. Tamer Yılmaz retrospektifi ve genç kuşaktan pek çok fotoğrafçının işleri ise yerel sahnenin gücünü ortaya koyuyor. Atölyelerden film gösterimlerine uzanan zengin programıyla festival, şehrin temposuna sanatsal bir ritim katıyor.

Her yıl olduğu gibi bu yıl da Eylül’ün son günlerinde caz İstanbul’un dört bir yanına yayılıyor. Akbank Caz Festivali, ustalarla genç yetenekleri aynı sahnede buluşturuyor; akustikten elektroniğe, gelenekselden avangarda uzanan geniş programıyla cazın tüm renklerini yansıtıyor. Konserlerin yanı sıra paneller, atölyeler ve caz yürüyüşleriyle şehir adeta cazın ritmiyle yeniden şekilleniyor. Festival, sadece bir müzik etkinliği değil; özgürlüğün ve yaratıcılığın ifadesi olarak Eylül’ün en güçlü duraklarından birine dönüşüyor.

Eylül’ün son günlerinde Münih sokaklarının neşesi İstanbul’a taşınıyor. LifePark İstanbul’da gerçekleşecek Oktoberfest, Alman biraları ve geleneksel mutfağını şehrin enerjisiyle buluşturuyor. Uzun tahta masalarda kurulan yeni dostluklar, craft bira standlarında keşfedilen tatlar ve neşeli müziklerle festival alanı bir anda Münih’in coşkulu sokaklarına dönüşüyor. Bavyera melodilerinden DJ setlerine uzanan ritimlerse atmosferi daha da hızlandırıyor.