Çerezleri kullanmamız için izninizi yönetme aracımız geçici olarak çevrimdışı. Bu nedenle, çerez kullanımına izin vermenizi gerektiren bazı işlevler eksik olabilir.
PERDE AÇILIYOR.
Kafelerin önünden biletleri ellerinde geçen kalabalıklar, sokaklarda yankılanan replikler, fonda duyulan hafif bir müzik... Şehir, yeniden sahnenin ritmini duymaya başlıyor. Her tiyatro sezonu, tıpkı yeni bir hikâyenin ilk cümlesi gibi açılıyor. Geçmişi bugüne taşıyan klasiklerden, çağdaş dünyanın kırılgan sesleriyle dolu metinlere her bir oyun, şehrin kültürel belleğini tazeliyor. İnsanın iç dünyasındaki çelişkileri, umutları ve özlemleri sahneye taşıyor. Tiyatro, bir anlamda şehrin aynası haline geliyor.
Bu yılın tiyatro takvimi, şehrin kültür haritasını yeni baştan çizen yapımlarla dolu. Salonlar aylar öncesinden dolarken, yeni sahneler kentin farklı köşelerinde izleyicilerini ağırlamaya hazırlanıyor. Her yapım kendi temposunu, dilini ve bakış açısını getiriyor. Kimi oyunlar minimal bir sahne düzeniyle sadeleşiyor, kimileri görsel ve müzikal ögelerle teatral sınırları zorluyor. Tiyatro, yalnızca bir sanat formu değil; düşünmenin, keşfetmenin ve durup izlemeyi hatırlamanın da bir yolu olarak karşımıza çıkıyor. O halde gelin, MINI’lerimize atlayalım ve şehrin dinamizminin içinde yeni dünyalar keşfetmek üzere sahnelere doğru yola koyulalım.
TANIDIK YÜZLER.
Yeni oyunlar, ekranlardan tanıdığımız yüzleri en sevdikleri yer olan tiyatro sahnesinde görmemize imkân tanıyor. Oyun Atölyesi’nin sahnelediği “Baba”da Florian Zeller’in metniyle, yaşlılık, bellek ve zaman kavramlarını ustalıkla işlerken, Haluk Bilginer’in performansı oyunu güçlü bir duygusal zemine oturtuyor. Zorlu PSM’de sahnelenen “İyi Değilim Ama Anlatacak Kadar Da Kötü Değilim”de ise Esra Dermancıoğlu’nun performansı, metnin içsel monolog yapısını güçlendirirken izleyiciyi sessiz ama yoğun bir atmosferin içine çekiyor. Günümüzün bireysel yalnızlığına farklı bir perspektiften bakan bu oyun, şehirdeki birçok izleyicinin kendi hikâyesiyle kesişiyor. Sezonun en gösterişli prodüksiyonu olan “Don Quixote Müzikali” ise Selçuk Yöntem, Zuhal Olcay, Cengiz Bozkurt gibi ustaları bir araya getiriyor. Böylece klasik bir hikâyeyi müzik, dans ve görsel ihtişamla yeniden anlatarak sezonun teatral enerjisini zirveye taşıyor.
DERİN ANLATILAR.
Alternatif sahneler bu sezon derin anlatılar içeren oyunlarıyla izleyicleri ironik ve eleştirel bir bakış açısı edinmeye davet ediyor. Tiyatroadam’ın “Jan Dark’ın Öteki Ölümü” ise sahneye politik ve tarihsel bir derinlik getiriyor; ışık ve müzikle zenginleşen estetik anlatımıyla izleyicisini düşünmeye sevk ediyor. Cihangir Atölye Sahnesi ise bu sezon “Filler ve Karıncalar” ile toplumsal eleştiriyi sahneye taşıyor. Melih Cevdet Anday’ın metni, bireyin sistem içinde sıkışmış hâlini ironik bir tonla anlatıyor. Benzer bir duygusal derinlik YU Studio’nun “Olga, Maşa, İrina, Yine Üç Kız Kardeş” oyununda da hissediliyor. Çehov’un zamansız karakterleri, bu kez çağdaş bir sahne dilinde karşımıza çıkıyor; dekorun sadeliği, ışığın dinginliği ve metnin güncelliği bir araya geldiğinde ortaya zamansız bir melankoli çıkıyor.
DENEYSEL BULUŞMALAR.
Kentin tiyatro haritası artık yalnızca büyük sahnelerle sınırlı değil. Deneysel yapımlar, sahne ile seyirci arasındaki çizgiyi bulanıklaştırırken; video, tat, ses, dans ve performans sanatını bir araya getiriyor. Bu yeni dalga, tiyatroyu bir anlatı formundan çok, yaşayan bir deneyim alanına dönüştürüyor. Monteverdi Ristorante, “Lezzet ve Tiyatro bir arada” mottosuyla düzenlenen gecelerde sergilenen tiyatro oyunlarının perdelerine göre tasarlanan menüler sunuyor. Oyuncular yalnızca sahnede değil, yemeklerini tadan seyircilerin arasında da gezinirken, izleyiciler de oyuncularla göz göze gelme hatta bazen sohbet etme şansı yakalıyor. İstanbul’un modern mimarisinin önemli simgelerinden İstanbul Manifaturacılar Çarşısı’nda gerçekleşen “Açık Mülk” oyunundaysa seyirciler, iki ayrı “emlakçı” rehber eşliğinde İMÇ'nin koridorlarında sıra dışı bir “açık ev” turuna çıkıyor. Dans, şarkı, monolog, çay ritüelleri ve gündelik karşılaşmalarla örülü performans sırasında hem bir yatırımcı gibi sunumlara katılıyor hem de her durakta bir hikâyeye tanıklık ediyor.