ARŞİVLERDEN SAHNELERE: MODA SERGİLERİ.

Karmaşık bir moda ikonu yeniden sahnede. Victoria and Albert Müzesi’nin yüksek tavanlı, ferah galerilerinde etkileyici bir görsellik sunan sergi, yaşadığı dönemde halkın pek de sevdiği bir figür olmayan Marie Antoinette’i farklı bir açıdan ele alarak ziyaretçilerde yeni duygular uyandırmaya hazırlanıyor. Manolo Blahnik’in sponsorluğunda gerçekleşen sergi, kraliçenin stilini, gençliğini ve ününü şekillendiren anlatıyı gözler önüne seriyor. 250 yılı aşkın tasarım, moda, sinema ve sanat tarihini bir araya getiriyor. Işıltılı mücevherler, boncuk işlemeli ayakkabılar, kraliyet zarafetini yansıtan mobilyalar ve görkemli 18. yüzyıl elbiseleri gibi beklenen tüm detaylar buluşturuluyor. John Galliano’nun Marie Antoinette’ten ilham alan Dior couture tasarımlarından, Maria Grazia Chiuri’nin BBC’nin Marie Antoinette dizisi için hazırladığı özel Dior couture parçalarına ve kraliçeye ait boncuk işlemeli terliklere kadar uzanan zengin bir seçki sunuluyor. Marie Antoinette’in kişisel mücevherleriyle dolu odaların da bir parçası olduğu sergi, ziyaretçileri 22 Mart 2026’ya dek işlemelerle, fırfırlarla, abartılı eteklerle ve çiçek desenleriyle dolup taşan bir odalara davet ediyor.

Costume Institute’un Ocak 2027’ye dek sürecek 2026 bahar sergisi, giysileri sanat eserleriyle bir araya getirerek kıyafetle beden arasındaki içsel ilişkiyi görünür kılıyor. Tarih öncesinden günümüze uzanan Batı sanatına odaklanan Costume Art, moda parçalarıyla müzenin farklı bölümlerinden seçilen objeler arasında diyaloglar kuruyor; biçimselden kavramsala, estetikten politikaya, bireyselden evrensele, betimleyiciden simgesel olana ve oyunsudan derine uzanan bağları araştırıyor. Bu ikililer, bedenin farklı tematik yorumları üzerinden düzenlenerek, kavramsal sürekliliğin zaman ve kültürler boyunca nasıl varlığını sürdürdüğünü ortaya koyuyor. Yılın en prestijli moda etkinliklerinden Met Gala’nın da teması olan “Costume Art”, bedenin sanatsal ve kültürel anlamını yeniden yorumlayarak modanın tarihsel, estetik ve politik katmanlarını görünür kılan bir perspektif sunuyor. Sergiyle paralel bir anlatı kuran bu tema, kıyafetin yalnızca bir stil ifadesi değil, aynı zamanda kimliğin, beden algısının ve toplumla kurulan ilişkinin güçlü bir yansıması olduğunu vurguluyor.

1927’de Paris’te kurulan ve moda dünyasında çığır açan Schiaparelli markası, 2026’nın Mart ayında Victoria and Albert Museum (V&A)’nde açılacak olan “Schiaparelli: Fashion Becomes Art” sergisiyle İngiltere’de ilk kez kendi adını taşıyan bir retrospektife kavuşuyor. Sergi, 1920’lerden günümüze uzanarak moda evinin öncü kökenlerini gözler önüne seriyor; ikonik beyaz kurdele desenli siyah kazağı, “Tears” elbisesi gibi parçalar aracılığıyla Schiaparelli’nin çığır açan yaklaşımını takip ediyor ve markanın günümüzdeki yaratıcı direktörü Daniel Roseberry yönetiminde geçirdiği dönüşümü kutluyor. Öte yandan Salvador Dalí ve Jean Cocteau ile yaptığı iş birlikleriyle klasik terzilik anlayışını sıra dışı malzemeler ve sürrealist imgelerle altüst eden Schiaparelli mirasına saygı duruşunda bulunuyor. Yalnızca bir moda retrospektifi değil; modanın sanatla olan ilişkisinin, tarih içindeki dönüşümünün, estetik devrimlerin ve kültürel etkilerin bir belgesi niteliğindeki “Schiaparelli: Fashion Becomes Art” Kasım 2026’ya dek görülebiliyor.

National Gallery of Victoria, modanın sınırlarını zorlamış iki ikonik tasarımcı Vivienne Westwood ve Rei Kawakubo’yu ilk kez aynı sergide buluşturuyor. Moda dünyasına zevk, cinsiyet ve güzellik algılarının sınırlarını zorlayan, radikal ve kural tanımaz yaklaşımlar getiren tasarımcıları odağına alan sergide 140’tan fazla yenilikçi tasarımı yer alıyor. Ziyaretçilere sunulanlar arasında; Westwood’ın punk döneminin asi parçaları, 1990’ların tartan balo elbiseleri, Kawakubo’nun “Invisible Clothes” gibi avangard koleksiyonlarından heykelsi elbiseler; ünlü moda anlarından kıyafetler (örneğin Rihanna’nın 2017 Met Gala’daki Comme des Garçons kıyafeti) ve çok sayıda arşiv materyali, fotoğraf ve film/defile görüntüsü bulunuyor. Westwood ve Kawakubo’nun yaratıcı özgürlüğü, kuralları yıkma cesareti ve sınır tanımayan estetik anlayışı, bu sergide olabildiğince güçlü biçimde hissediliyor. 2025 Aralık ayında başlayan sergi, Nisan 2026’ya dek ziyaretçi kabul ediyor.

Kraliçe II. Elizabeth’in 70 yıllık saltanatının ve benzersiz kişisel stilinin hikâyesini anlatan Queen Elizabeth II: Her Life in Style sergisi 2026 baharından itibaren Buckingham Palace’daki The King’s Gallery’de ziyaretçilere açılıyor. Kraliçe’nin çocukluğundan gençliğine, prenseslikten hükümdarlık dönemine, resmî tören kıyafetlerinden gündelik kombinlerine kadar hayatının her dönemini kapsayan sergide 200 parçaya yer veriliyor. Sergide yer alan eserler arasında 1934’te sekiz yaşındayken giydiği gümüş lame nedime elbisesi, 1947 düğün elbisesi, 1953 taç giyme töreni elbisesi ve 1970’ler ile sonrasına ait couture elbiseler bulunuyor. Kıyafetlerin yanı sıra tasarım eskizleri, kumaş örnekleri ve Kraliçe’ye ait el yazısı notları ve mektuplar da kamuya açılıyor. Bu sayede izleyici, Kraliçe’nin gardırobunun perde arkasındaki süreci, seçtiği kumaşları, stil kararlarını ve bu kararların ardındaki diplomatik bilinç ile estetik anlayışını öğrenme fırsatı buluyor. Ekim 2026’ya dek devam eden sergi Kraliçe II. Elizabeth’in moda aracılığıyla inşa ettiği kimliğini, 20. yüzyıl Britanya tarihindeki yerini ve modanın diplomasi, kimlik ve toplum üzerindeki gücünü gözler önüne seriyor.