MINI STRIP.

Simge haline gelmiş iki İngiliz markası, otomotiv sektöründe sürdürülebilirliğe yönelik yenilikçi ve yeni bir yaklaşım keşfetmek için bir araya gelirse ne olur?

Sürdürülebilir tasarımın geleceğine duyulan ortak tutkunun yön verdiği projemiz MINI STRIP, tasarımcı Paul Smith ile bugüne kadar yaptığımız en iddialı iş birliği oldu. Şeffaflık, sadelik ve sürdürülebilirlik olmak üzere birlikte tasarladığımız üç ana temayı bir MINI'nin vadedebileceği ne varsa yeniden tasarlamak için bir temel olarak kullandık. Bu sürecin sonucunda, eş tasarımcısı kadar özgün ve otomotiv sektöründe sürdürülebilirlik konusunda benzersiz bir model yarattık.

Paul’a göre sürdürülebilir tasarımın merkezinde sadelik yer alıyor: “Gelecekte belki de otomobilimizde çok fazla aygıta ihtiyacımız olmayacak. Otomobile daha az donanım ekleyip geri dönüştürülmüş ve geri dönüştürülebilir malzemeler kullanırsak daha sürdürülebilir bir dünya yaratabiliriz.”

“MINI STRIP” adı, bu sadelik anlayışının ve bu anlayışın tasarım sürecindeki yansımasının net bir ifadesi. Tasarımda klasikleşmiş “az ve öz” ve “işlev, biçimden önce gelir” felsefelerine bağlı kalarak otomobili bir araya getirirken MINI Cooper SE’yi adeta özüne döndürdük ve yalnızca en temel bileşenleri kullandık. Bu sadeleştirme anlayışının sonucunda, hem premium cazibesini koruyan hem de yeni ve sıra dışı bir tasarıma sahip minimalist bir otomobil yarattık.

MINI STRIP’in sade ve boyasız dış tasarımı ilk anda göze çarpsa da Paul Smith’in kullandığı en iddialı tasarım tercihlerinin pek çoğu iç tasarımda öne çıkıyor. Otomobil tasarımcısı Sör Alec Issigonis, bir otomobilde iç mekanın nasıl kullanılabileceğini yeniden hayal ederek yaptığı tasarımla 1959 yılında ikonik ve klasik MINI’yi yarattı. Günümüzde ise Paul, “sadelik” ve “şeffaflık” temalarına sadık kalarak MINI STRIP için benzer bir süreci takip ediyor. Fiziksel kumanda öğelerinin sayısı önemli ölçüde azaltılırken merkezi gösterge panelinin kaldırılması öne çıkan bir diğer sadeleştirme oldu. Temel malzemeler özellikle görünür kılınarak iç mekana kendine has bir estetik kazandırıldı. Bu sayede, aynı anda hem yalın hem de “işlenmiş” bir görünüm elde edildi.

MINI STRIP’in iç ve dış tasarımına uygulanan sadeleştirme, tasarım sürecinin başlangıcı ya da sonu anlamına gelmiyor. Paul, otomobilin tasarım aşamasında kullanılan her malzemeye sürdürülebilirlik açısından yaklaştı. Bunun yaklaşım doğrultusunda MINI STRIP’in tasarımı için temel parçalarda geri dönüştürülmüş, geri dönüştürülebilir ve yenilenebilir birincil ürünler kullanıldı. Elbette en azından birkaç eğlenceli detay olmadan Paul Smith ile bir iş birliği düşünülemez: Bu açıdan direksiyonda deri kaplama yerine bisiklet bandı kullanıldı. Bu detay, tamamen elektrikli MINI’den sonra Paul’ün en sevdiği ulaşım biçimine eğlenceli bir gönderme niteliği taşıyor.

İkonik MINI’yi yeniden tasarlama fırsatına sahip olduğu için oldukça minnettar olduğunu belirten Paul, projeyle ilgili olarak şunları söylüyor: “Otomobili mevcut haliyle tanıyor ve seviyorum, ancak geçmişe saygımızı göstererek ve aynı zamanda yüzümüzü geleceğe dönerek gerçekten benzersiz bir tasarıma imza attığımızı düşünüyorum.” Paul Smith ile yaptığımız röportajı izlemek için sayfada yukarı gidin ve MINI STRIP hakkındaki bilgileri tasarımcısının ağzından dinleyin.